bende* son durumlar *izleme listesinde


"hello"

çok sevgili bir arkadaşımla bir o kadar sevdiğimiz diziler hakkında fikir alışverişinde bulunurken ağzımın nasıl da sularının aktığını gördüm bu konulardan bahsederken
yani ilk kez olmuyor tabii, bu blogun varoluş sebebi de zaten bu, ama çoğu zaman kendimi tutuyorum arkadaş ortamlarında. hiç girişmediğim diziler var, başlayıp çeşitli sebeplerden aramı açtıklarım ama geri döneceğimi bildiklerim bir de bir daha hiç bulaşmayacaklarım. onlardan burada bahsetmemin bir anlamı yok. herkesin dizi başına oturma sebepleri ve şekilleri değişken, benim için bazı diziler başka işlere konsantreyken izlediklerim, hani elimde telefon oyun oynarken ya da bezelye yemeği pişirirken mesela. bu sonuncuya en iyi örnek greys anatomy, yıllardır kaç kilo bezelye pişirdiğimi siz düşünün.


ama bu aralar kafamı meşgul eden ve geçtiğimiz aylarda edip de tadı damağımda kalanlardan bir listeyi çok da uzatmadan paylaşmak istedim ve paylaştım da bu sabah. listenin orijinal paylaşım sebebi ise yukarıda çok sevgili arkadaşım diye bahsettiğim şebnem'dir. şebnem dediğim de burcuoğlu, kocan kadar konuş'larla hayatınıza girmiş olabilir, ya da milliyet'teki köşesiyle kitap ve filmlerin başarısının hemen öncesinde, belki de şimdilerde şeker-fare ile girmiştir. biz l'officiel'de editörlük ederken tanıştık kendisiyle, arkadaşlığımız ise karşılıklı çabalarımız sonucu kalıcı oldu. istanbul'da görüşmeli arkadaşlıklar çok zor, diğer yerlerde nasıl bilmem, çoğu insanla sanal yollardan devam ettirebiliyorum ben sadece ileitişimi. neyse, kitaplarını da okuyun bence okumadıysanız şebnem'in, önyargılarınız varsa onları da bir kenara bırakın, ben öyle yaptım mesela, best seller'lara hep bi önyargı oluyor bünyemde gizlemiyorum, ama bir kere kız çok komik, dili akıcı, güzel türkçemize hakim ve kendiyle dalga geçmesini biliyor, benim için fazlasıyla yeterli sebepler.

mail'i -neredeyse-olduğu gibi aktarıyorum galiba buraya...




unreal - bachelorette tarzı bir yarışmanın perde arkası
outlander – 1940'lardan 1700lere boyut atlayan bir kadının ve İskoçların özgürlük hikayesi, bir nevi highlander ama out
the catch – sabun köpüğü ama izlettiriyor kendini, private detective bir kadın, bir con artistle evlenme arifesinde, olaylar gelişiyor… shondaland'in yeni çıkarması bkz. grey;'s anatomy, scandal...
american horror story’lerin hepsi eğer izlemediysen
american crime story – aynı ekibin elinden OJ simpsonla başladılar her sezon başka bir katili anlatacaklar
shameless – her zaman her yerde (yeni bitirdim biriktirip, yine başlarına çıkarmadıkları iş kalmadı gallagher'ların, yine iğrençler, yine güzeller)
komedi – broad city ve inside amy schumer love love love! (yani!)
crazy ex-girlfriend – baya güldürdü beni, yarı müzikal, müzikal olması durumu beni ürkütmüştü başta ama sonra aksine çok güldürdü hatta kocam atilla'yı bile güldürdü bir noktada o zaman iyice ikna oldum iyi bir işe tanık olduğuma


bates motel – vera farmiga oyunculuk dersi veriyor, dört sezonu geride kaldı, ikinci sezon sonu allak bullak etti, yenisinde ne olacak bilmiyorum, biraz endişeliyim. psycho’nun günümüze uyarlanmış hali
happy valley – british polisiye, cillop. bak şuralarda yazmıştım:
war and peace’i de zevkle izledim, bir ingiliz daha önereyim bu vesileyle: jonathan strange & mr norrell büyücü bunlar, çıplak silahın büyücü versiyonu gibi düşün, jenerasyon ve yetenekler arası itişmeli ama aslında sevişmeli

ve şu an itibariyle hatırladım: the leftovers sana önerdiğim hbo dizisi, justin theroux-jennifer aniston’un kocasının oynadığı… liv tyler filan da var ama justin daha çok var. (aslında konu böyle başladı, neydi senin o önerdiğin dizi dedi, vinyl miydi dedim yok dedi başka bişeydi, sonra bigisayarın ve dizi takvimimin başına geçtim, aylarca geri gittim, listenin son şıkkında aklıma geliverdi. vinyl'i izlemediyseniz de aklınız kaçırmış olmalısınız ayrıca.)

denemek üzere olduğum diziler de var, the girlfriend experince mesela, penny dreadful'a da geri döneceğim, wayward pines ise vazgeçtiklerimden. ha bu arada friends akşam yemeklerimizin background'una geri döndü herhalde dördüncü defa, seinfeld'i üçüncü kez bitirmiştik hemen öncesinde, o yüzden ilk birkaç bölüm tatmin etmedi pek ama sonra bıraktım kendimi yine. kendi kendimeyken sex and the city izlemeye de yeniden başladım hatta geçenlerde ikinci filmi sinemadaki hayal kırıklığımdan sonra ilk defa tekrar izledim. evet çok yaşlanmışlar. bir sorun da sonu, çok yavaşlıyor finalde, zaten kırıntı olarak kalmış o coşkuyu da yitiriyor.